BREJNEV’İN SALLANAN TRENİ

Biz onu ateşli protokol öpüşlerinden tanıyoruz ama aklımda Brejnev deyince 70’lerin Sovyet Rusyasından bir karikatür kalmış:

Orta yerde bir tren duruyor ve Brejnev treni gücünün yettiğince sallıyor. Trenin içindeki vatandaşlar ise endişeli ve kaygılı.

Brejnev’in yakıtsız treni 1917 Ekim Devrimi sonrası Sibirya tundralarını yararak Moskova’ya ulaşan Kızıl Ordu komutanı Troçki’in Ekspresine asla benzemiyordu. 

Brejnev kendi trenini sallarken Sovyetler Birliği’nin sosyalist ülkelerdeki iktidarlara yardım amaçlı müdahale hakkı diye bir doktrin geliştirmişti. Bu doktrinin son uygulama noktası Afganistan Sovyetlerin sonunu getirdi. 

Geçmişten günümüze Birleşik Devletleri’nin demokrasi getirme amaçlı müdahaleleri de Brejnev doktirininden farklı değil. Darısı onların başına.

Ta ki, 80’lerin sonuna kadar salladılar bu treni. Maalesef tren sallamaya bile gerek görülmeden son 30 yıldan beri yerinde duruyor.

Bizim tren ise, en arka vagondan geriye doğru çekiliyor. İçeridekilerin büyük bir kısmı durumun farkında ama onlarda trenin pencerelerinden arka tarafı göremedikleri için pek de duruma vakıf değiller. 

Bir kısmı ön vagonlara ulaşmamın bir yolunu arıyor, bazısı trenden atlamak için çareler geliştiriyor. 

Bazıları umursamıyor, nereden koparsa kopsun diyor, bazıları da Eskişehir’de inip bir sabah simidi alma derdinde.

Demokrasi ve adalet duygusundan yoksun ülkelerde ne bilim gelişiyor, ne de teknoloji. Bilim ve teknolojiden algılanan sadece cep telefonlarımızın fonksiyonları. 

Gelişmiş ülkeler ise yapay zeka ile yaşam kaynakları gitgide tükenen yeni dünyada kendi kolonilerini kurma derdinde. Artık önce köleleştirdikleri sonra köylüleştirdikleri ve sonra da işçileştirdikleri yeni dünyada onları modern ve nazik deyimiyle “yardımcılara” ihtiyaçları yok. 

“BÜTÜN DÜNYA İŞÇİLERİ BİRLEŞİN!” 

  1. Yüzyılda Marx’ın tüyler ürperten gür sesi 21. Yüzyılda hala yankılanıyor ama işçiler çok geç kaldılar ve çoktan kaybettiler.

Gelişen yapay zeka sayesinde yeni robotlar artık içine veri yüklenen ve farkı bir durumla aptal cevaplar veren komik aygıtlar olmayacak. Onlar beş duyusu ile algılayabilen ve düşünce üretebilen kusuzsuz yeni işçiler olacak. 

  1. Yüzyılın yüksek duvarlarla çevrili yeni şatolarında efendilerine hizmet verecekler. Onların dilini konuşacak, onların davranışlarını benimseyecek ve efendileri izin vermediği sürece bizleri hiç anlamayacaklar.

Bizse hala yavaş yavaşta olsa ileriye gittiğimizi sandığımız trenimizde yeni dünyada olanları belki de hiç algılamayacağız. Çünkü trenin pencerelerinden izlediklerimizin gerçekle uzaktan yakından bir bağlantısı muhtemelen olmayacak. 

Şimdi asıl sorun şu; yeni sloganımız ne olacak:

“Bütün dünya robotları birleşin!” mi? 

Yoksa,
“Bütün dünya insanları artık birleşin!” mi?

İkincisi bana daha doğru geliyor. Her ne kadar Trump’un ve modern çağın Brejnev’i Putin’in ülkemiz üzerinde oynadığı satranç tahtası henüz başımızda kırılmamış olsa da.