pergamon

ROMALILARIN ANADOLU’YU İŞGALİ VE ÜTOPİST BİR BAŞKALDIRI 

Romalılar Anadolu topraklarına ilk kez Anadolu’nun ünlü Kybele’sini Roma’ya taşımak amacı ile gelirler. İÖ 202 tarihinde, Romalılar Kartacalılara karşı savaşı kaybetmek üzereyken, Sibil kâhinleri, Pessinus’taki Kybele diye anılan büyükçe göktaşının Pessinus’tan Roma’ya getirilmesini isterler. Roma, ancak bu şekilde Kartacalıların elinden kurtulacaktır. İÖ 204 yılında yüksek rütbeli Romalılardan oluşan bir grup gemilerle Atarna’ya (Dikili) yanaşıp, büyük bir törenle taşı Pessinus’tan alıp Roma’ya taşırlar.

Anadolu’ya ilgi duymayan Romalılar, İÖ 190 tarihinde Suriye Kralı Antiokhos’un peşi sıra gelerek, bu topraklara ikinci kez ge­milerini yanaştırdılar. Romalıların Anadolu çıkarması Şarap Tanrısı Dionysos’un baş Tanrı olduğu Teos’la başlar. Romalı amiral savaşı bırakıp Teos’taki beş bin küp şarabın peşine düşer ve halkla pa­zarlığa girişir. Çaresiz kalan halk şarap küplerini vermeyi kabul eder. Ancak yükleme için gemiler limana yanaşırken Antiokhos’in orduları Romalılara saldırır. Bu savaştan galip çıkan Roma ordusu için artık Anadolu kapıları açılır. Phokaialılar da (Foçalılar) Roma istilasına uzun süre direnirler, ama Antiokhos’tan yardım gelmeyince kentin kapılarını açmak zorunda kalırlar ve Phokaia yağmalanır. Magnesia (Manisa) yakınlarına çekilen Antiokhos kesin bir yenilgiye uğrar. Romalılar aldıkları toprakları bir anlaşma yaparak Pergamon (Ber­gama) Kralı II. Eumenes’e bırakırlar. (1)

Bu dönem Pergamon Krallığı’nın en parlak dönemidir. Güneyde Menderes Nehri, doğuda ise Konya Ovası’na uzanan uçsuz bucaksız top­raklar krallığın buyruğuna verilir. Eumenes, bu geniş alana yayılmış topraklarla uğraşmak yerine Pergamon’un bayındır işleri ile ilgilenmeyi yeğler. Kent onun döneminde yamaçlardan aşağıya doğru büyür. Kültür ve sanatı teşvik eder ve bu alanda önemli yatırımlar yapar.

Heykelcilik ve hekimlik alanlarında dünyada öncülük yapan Ber­gama halkı, parşömen (Pergamon) kâğıdının bulunması ile önemli bir atılım gerçekleştirir. 200 000 cilt kitabın bulunduğu Pergamon Kütüphanesi herkesi hayrete düşürecek nitelikte görkemlidir. II. Eu­menes tam bir kitap kurdudur. Kütüphanesi ile yetinmeyip civar kent­lerden kitap toplar. Aristoteles’e ait değerli yapıtları vermek is­temeyen Troaslılar, kitapları krala vermemek için toprağa gömerek çürütmüşlerdir. Bazı zamanlar kralın bu tutkusunun önüne geçmek için Bergamalılar sahte kitap bile yazmak zorunda kalmışlardır. Romalı yazar Varro, Pergamon’daki kütüphaneyi kıskanan Mısırlıların papirüs ihracını yasakladığını söyler. Bunun üzerine parşömeni keşfeden Bergamalılar deriyi, papirüsten daha kalın olması nedeni ile rulo biçiminde saramadıklarından tarihte ilk kez sayfalar düzenleyip yazılarını kitap biçimine dönüştürmüşlerdir, (2)

Başkaldırı Öncesi Bergama

Eumenes’in son yıllarında Romalılar, kardeşi Attalos’la yakınlaşırlar. İÖ 159’da öldükten sonra yerine Roma dostu olan . kardeşi II. Attalos geçer. Her koşulda Romalıların yanında yer alan kral, imparatorluk için sadık bir dosttur. Yunanistan’ın özgürlüğüne son veren Korinthos Savaşı’nda Romalılarla birliktedir. Ölümü son­rası yerine İÖ 138’de yeğeni III. Attolos geçer. Sıra dışı özellikleri olan bu kral zalim ve kuşkucu bir kişiliğe sahiptir. Ülke ve saray işlerinden çok tıp alanında kullanılan zehirli bitkileri yetiştirmekle

uğraşır ve bu bitkileri mahkûmlar üzerinde dener. Bunun yanı sıra zo­oloji, tarımcılık ve madencilikte uğraş alanlarına girer. Tarımcılıkla ilgili yazdığı bir kitap Romalı bilim adamları tarafından uzunca bir süre kaynak olarak kullanılmıştır. (3)

Zalim ve şaşırtıcı nitelikleri ile tanınan bu kral, asıl ölümü ve va­siyetnamesi ile Anadolu halkına büyük bir sürpriz yapar. III. Attalos, bütün Pergamon topraklarını karşılıksız olarak Roma İmparatorluğu’na bırakmıştır. Bu vasiyetname, önceleri Anadolu topraklarına karşı is­teksiz görünen Romalılar için bir davetiye niteliğindedir.

Aristonikos’un Ütopist Başkaldırısı

Anadolu’yu zor günler beklemektedir artık. Roma emperyalizminin yayılmaya başladığı böyle ağır bir ortamda, belki de dünya talihinde ilk kez, eşitlikçi toplum ütopyasını Anadolu topraklarında gerçekleştirmek isteyen bir Bergamalı ortaya çıkar. Aristonikos, dağılmakta olan Per­gamon Krallığı’nda yaşayan köleleri, hah ve parşömen işliklerinde çalışan özgür işçileri ve krallığın malikânelerinde yaşayan köylüleri örgütler. İamboulos’un Helipolis’i (Güneş Sitesi) onlara eşitlikçi toplumu anlatır. Öyle etkili olur ki, çevre kentlerle birlikte emperyalist Roma’ya karşı binlerce kişilik bir ordu oluşturur.

zeussunagi

Aristonikos’un Pergamon Kütüphanesi’nin tozlu raflarında tanıştığı bu düşünce aslında, Suriyeli tüccar İamboulos’un kitabından alınmıştır. Bu kitap eşitlikçi toplum ütopyalarının ilkidir. Sicilyalı Diodoros’un anlattığı kadarıyla İamboulos tropikal bir adada eşitlikçi bir toplum olan Heliopolis’i kurgular. Adı Fortün olan bu adada tam bir eşitlik, kardeşlik ve özgürlük ortamı vardır. Herkes mutluluk içinde yaşar, insanlar kendi isteği ile toplumun ortak yararı için çalışır. Boş zamanlarda herkesin tadabileceği zevkler vardır. Bu zevkler doğa, bilim ve sanatla ilgilidir.

İamboulos’tan önce Platon ideal toplum üzerine çalışmalar yapmıştır. Platon, Devlet isimli kitabında ideal toplumu yaratan ol­gunun işbölümü ve uzmanlaşma olduğunu savunmuştur. Onun toplumu eşitlikçi değildir.

Besleyiciler, koruyucular ve yönetici kad­rolardan oluşan sınıfsal bir devlet anlayışı söz konusudur. Platon’dan sonra Aristoteles de ideal bir toplum arayışındadır. Ancak Aris­toteles’in ideal devletindeki temel amaç, eşitlikçi bir toplum arayışından çok, sağlam ve güçlü bir devlet yapısı kurmaktır. Tarihin ilk ütopyacı düşünürü İamboulos, yüzyıllar sonra kaleme alınacak eşitlikçi toplum ütopyalarına önderlik etmiştir. İS 1516 yılında İngiltere’de Sir Thomas Moore’un Ütopya’sı ve 1602 yılında İtalya’da, Campanella’ın Güneş Ülkesi öz ve içerik olarak sanki yüzyıllar öncesinin Heliopolis adasını anlatmaktadırlar.

İamboulos bu romanı ile sadece Anadolu topraklarında değil başka ülkelerde de, başkaldırılara sebep olmuştur. Suriyeli köle Eunus, SicilyalI köle ve paryaların ayaklanmasına önderlik ederken Heliopolis’i düşlemiştir.

Aristonikos, Romalılara karşılıksız verilen Anadolu topraklarında ‘ gerçekleştireceği özgür toplum için üç yıl boyunca başarı ile direnir. Bu başkaldırıya karşı gönderilen Konsül Crassus’u geri püskürtür. Çevre kentler, özellikle Foça’da yaşayan Phokaialılar, bu direnişe özveri ile destek verirler. Aristonikos, dönemin önemli liman kent­lerinden Leukai’yi üs olarak kullanır. Bu kentin insanları da Aris- tonikos’un özlemlerine ortak olup Romalılara karşı savaşırlar. Buna karşılık Smyrnalılar (İzmirliler), Roma ile iyi geçinmek pahasına des­tek vermezler. Ancak, Anadolu halklarını bir araya getiren bu onurlu ve yüce ütopist başkaldırıya en büyük darbeyi Efesliler vurur. Romalılar ve onların yanında yer alan Efesliler, Kyme açıklarında bir deniz savaşında Aristonikos’u yenmeyi başarırlar. Bu yenilgi karşısında fazla direnemeyen Aristonikos, İÖ 130’da Perpenna karşısında kesin bir yenilgiye uğrar ve savaş tutsağı olarak Roma’ya götürülür. İÖ 126’da Aristonikos’un yaşamı, Roma’da idam edilerek son bulur. (5) Bu olaydan sonra Pergamon Krallığı tamamen parçalanır ve Anadolu bir Roma eyaletine dönüşür.

Aristonikos’tan 1 500 yıl sonra Anadolu’nun hemen hemen aynı bölgesinde Şeyh Bedrettin öğretisini yayma amacı ile büyük bir başkaldırı daha gerçekleşir. Aydın’da Börklüce Mustafa, Manisa’daise Tornak Kemal eşitlikçi toplum kurmak amacı ile Osmanlıya baş kaldırırlar. Bu hareket İzmir ve Aydın çevresinde büyük kitleleri arkasında topladığı gibi, Sakız Adası’ndaki Hıristiyanları da saflarına çeker. (6) Binlerce kişilik bir ordu haline dönüşen bu başkaldırının sonu da Aristonikos’unkinden farklı olmaz. Yüzyıllar sonrası aynı bölgede gerçekleşen bu başkaldırı ve Aristonikos ayaklanması arasındaki bu benzerlik çok büyük bir tesadüf olmasa gerek.

Anadolu’da Roma Zulmü

Roma İmparatorluğu’nun gelişme aşamasında işgal edilen top­raklarda Oluşturulan eyaletler, imparatorluğun olduğu kadar kişiler için de başlıca zenginlik kaynağı olmuştur. Eyaletler Roma halkının ga­nimeti olarak görülür, halk elindeki altını ve gümüşü teslime zor­lanırken, askerler de her türlü taşınmaz mala el koyarlardı. Bu şekilde korkunç bir zenginlik ırmağı fethedilen ülkelerden Roma’ya akardı. (7)

İşgal sonrası Batı Anadolu bir Roma eyaletine dönüşünce, Romalılar üç ayrı kanaldan egemenlikleri altında tuttukları kentleri sömürmeye başlar. Eyalet valisi Roma’dan aldığı yetkileri çoğu zaman kötüye kullanarak kendi çıkarlarını ön planda tutar. Valilerin bu tutumu karşısında politik kariyerlerini eyaletlerden gelen rüşvetlerle sağlayan Romalı politikacılar statükoyu korumayı yeğler. Ama asıl sömürüyü vergi memurları yapar. İhale ile en yüksek fiyatı veren ortaklığın üslendiği vergi toplama işi, Anadolu halklarını günden güne fa­kirleştirir. Dahası, ağır vergi yüklerini ödeyemeyen halka borç verip fa­izle para kazanma peşinde koşan Romalı banker ve tacirlerin sayısı her geçen gün artar.

Bu sıralarda Karadeniz’de Pontus devletinin başına gelen Mith- ridates, kılık değiştirerek Batı Anadolu’daki İon kentlerini gezer ve halkın sıkıntısına yakından tanık olur. 22 dil bilen bu kral, bilim, ede­biyat, sanat ve askerlik alanında iyi eğitim görmüş güçlü bir insandır. Kendi imparatorluğunu kurma tutkusu ile Anadolu’yu tamamen ele

geçirir. Roma zulmünden yılmış olan Anadolu halkı da Mithridates’e destek verir. Önceleri Romalılara kapılarını açan Efesliler bu kez de coşku ile yeni kurtarıcıları Mithridates’i karşılarlar. Mithridates’in amacı, çoğunluğu Efes’te olan 100 000 Romalıyı Anadolu top­raklarından ne pahasına olursa olsun tamamen uzaklaştırmaktır. Onun bu amacını gerçekleştirmesi için önünde iki yol vardır: Bi­rincisi Romalıları Anadolu’dan sürmek, İkincisi ise bir katliamla hep­sini bir gecede öldürmek. Mithridates İkincisini tercih eder ve tarihe Efes Katliamı olarak geçen korkunç bir katliam gerçekleştirir. Ne var ki Pontuslular katliam sonrası kenti yağmalar ve Efeslilerin mallarına el koyarlar. Efesliler bu olaylar üzerine tekrar bir gecede saf değiştirip Romalıların tarafına geçerler ve kentlerini Pontuslu yağmacılardan kurtarırlar. Romalı komutan Süha’nın Efes’e gelişi en az Mithridates’inki kadar görkemlidir. (8) Ancak intikam hırsı ile dolu Romalı komutan olanların bedelini ikinci kez Efeslilere ödetir.

Romalıların Anadolu’ya gelişi ve Anadolu halkının direnişi ağırlıklı olarak iki kentin öyküsüdür aslında. Bu kentler, tarih bo­yunca önemli bir din ve ticaret merkezi olan Efes ve kültür, sanat ve bilimin merkezi Bergama’dır.

KÜRŞAT BAŞDEMİR

DİPNOTLAR :

  1. E.G. Bean, Eski Çağda Ege Bölgesi, çeviren LDelemen, s-49 52.
  2. îbid, s.52-55.
  3. İbid, s.52.
  4. O. Hançerlioğlu, Felsefe Ansiklopedisi.
  5. Meydan Larousse, “Aristonikos” maddesi.
  6. Ana Britannica, “Şeyh Bedrettin” maddesi.
  7. S. Tanilli, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası, İnsanlık Tarihine Giriş, s.464.
  8. S. Türkoğlu, Efes’in Öyküsü, s. 47-49